31.01.2010

Çikolatalı Toplar



Bu aralar içimdeki mutfak canavarı bana yoğun baskı yapmakta. Sürekli yeni bir şeyler deneme peşindeyim. Bunun için de tarif filan olmadan canavarım ne söylerse onu deniyorum. Dün denediğim yumurtasız, yağsız, şekersiz, damla çikolatalı muffinler tam bir hüsran olunca bugün değerlendirilmeleri şart oldu. Evde kalmış keklerinizi değerlendirmek ya da başarısızlıkla sonuçlanmış tariflerinize bambaşka bir görünüm kazandırmak istiyorsanız, bu basit ama bir o kadar da zevkli yeniden dönüşüm projesini uygulayabilirsiniz. Bunun için kesin bir tarif veremiyorum. Keklerin miktarına göre göz kararı sıvı krema kaynatmadan ısıtılacak, bol bitter ya da sütlü çikolata küçük parçalara bölünüp kremanın içinde eritilecek. Bir parça da tereyağ eklenebilir. Bu sıvı karışım ılındıktan sonra ufalanmış kek parçalarıyla buluşacak. Keklerin hepsi bu sıvıya bulanacak ve yapışkan bir karışım olacak. Bir süre buzdolabında bekletilecek ki katılaşıp kolay şekil alabilsin. En son da ufak ufak toplar yapılacak isteğe göre hindistan cevizi, kakao, antep fıstığı ya da içinizden ne geliyorsa ona bulanacak. Buzdolabında bekletildikten sonra afiyetle midelere indirilecek...

29.01.2010

Düdüklüde Portakallı Zeytinyağlı Kereviz



Dışarıda saatlerdir tipi var. Kaç senedir buradayım böyle bir kış görmedim. Artık bahar gelsin diye dört gözle bekliyorum.

Kış sebzelerinden en sevdiğimdir kereviz. Dün akşam da portakallı kereviz vardı bizim evde. Bu sefer kerevizin saplarını da koydum.

Malzemeler:

1 adet büyük boy kereviz
2-3 adet kereviz sapı
2 adet orta boy havuç
1 adet orta boy kuru soğan
1 çay bardağı taze sıkılmış portakal suyu
1/2 limon suyu
3-4 yemek kaşığı zeytinyağ
1 tatlı kaşığı toz şeker
tuz

Yapılışı:

Kerevizi soyun ve doğrayın. Kereviz saplarını ince ince kıyın. Havuçları da soyup bir parmak kalınlığında kesin. Düdüklü tencereye zeytinyağı ve yemeklik doğranmış soğanı alın. Soğan hafif yumuşayana kadar kavurun. Üzerine kereviz saplarını ve havuçları ekleyin. Bir kaç dakika daha kavurun. En son kerevizleri ekleyin. Bir kaç kez karıştırın. Portakal suyunu, limon suyunu, toz şeker ve tuzu ekleyin. Düdüklü tencereyi kapatın ve ocağı en sıcak konuma getirin. Tencerenin düdüğü ötüp altını kıstıktan sonra 2,5 dk. pişirin. Ben tencerenin buharını boşaltmak için soğuk suyun altına tutuyorum ve buharın tamamı çıktıktan sonra bekletmeden açıyorum.

Not: Düdüklü tencerenin markasına göre pişirme süresi değişebilir. Benim tencerem Fissler Vitavit. Sebzeleri her zaman I konumunda pişiriyorum.

26.01.2010

Müslili Kurabiye



Şimdiye kadar kaç kez müslili kurabiye denedim ve bir türlü istediğim sonuca ulaşamadım bilemiyorum. Bu aralar yaratıcılığım üzerimde sanırım. Tamamen içimden geldiği gibi yaptım ve bu kurabiyeler nefis oldu. Bu tarifi iki kez denedim. Hatta ikincisinde yağ koymayı da unutmuşum. Ayrıca değişiklik olsun diye bir yemek kaşığı kadar da hindistan cevizi rendesi eklemiştim. İki türlü de çok güzel oldular bence. Kullanılan müsli çeşidi de önemli tabii ki. Benim kullandığım çikolata parçacıklı müsli idi. İçinde yulaf ezmesi, çikolata parçacıkları, çikolatalı pirinç patlağı ve biraz da hurma vardı.

Malzemeler: (15 adet kurabiye için)

1 su bardağı çikolatalı müsli
1 adet yumurta
1 dolu yemek kaşığı bal
1 dolu yemek kaşığı fındık ezmesi (Sarelle kullandım)
3 dolu yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı zeytinyağ
1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Yapılışı:

Bir kaba yumurtayı kırın. Üzerine balı ekleyin. Bir çatal yardımıyla çırparak karıştırın. Zeytinyağı ve fındık ezmesini de ekleyin. Hepsi koyu bir kıvam alana kadar çatalla çırpın. Üzerine müsli, un ve kabartma tozunu ekleyin. 2 adet tatlı kaşığı yardımıyla kurabiyeleri yağlı kağıt serilmiş tepsiye yerleştirin. Önceden ısıtılmış fırında 180 Cde 12 dk ya da üzeri hafif renk değiştirene kadar pişirin.

Afiyet olsun!

17.01.2010

Alaçatı, İncirli Ev ve Yeni Yıl

Kasım ayının sonlarına gelmiş olmamıza rağmen hala yılbaşında ne yapacağımıza karar verememiştik. 2009 bizim için oldukça yorucu bir yıl olduğundan kafamızı dinleyebileceğimiz, sakin ve huzurlu bir tatildi gönlümüzden geçen. Bir akşam eşim ortaya Alaçatı fikrini attı. Aslında Alaçatı'ya gitmeyi yazın düşünüp vazgeçmiştik. Alaçatı için ön araştırmayı yapmıştım yani. Aklımda bir otel de olunca iki gün içinde uçak bileti ve kalacağımız yeri ayarlamıştık bile. Hani bazı tatillerin yeri başkadır ya işte bu tatil de bizim için öyleydi. Alaçatı ve İncirli Ev deyince huzur, dinginlik, muhteşem kahvaltılar, güler yüzler, hoş sohbetler, güneşli günler ve damla sakızlı herşey gelecek aklıma...


Aralık ayının son haftası gittik Alaçatı'ya. İzmir'den bindiğimiz otobüs bizi Belediye binasının önünde indirdi. İlk tepkimiz ufak bir şok ve aman Allahım biz nereye geldik oldu. Çünkü sokaklar tahmin ettiğimizden daha da boştu. Bavullarımızı tekerleye tekerleye kalacağımız otel olan İncirli Ev'e vardık. Otel tam da tahmin ettiğimiz gibiydi.  Güleryüzle karşılandık. Kocaman ve zevkle döşenmiş odamızda kendimizi evimizde kadar rahat hissedeceğimizi hemen anladık. Eşyalarımızı bırakıp büyük bir heyecanla meydana indik. Sezon olmadığından bir de hafta içi olduğundan sokaklar bomboş ve restauranların büyük kısmı kapalıydı (haftasonu daha fazla seçenek varmış meğer). Biz nerede yemek yiyeceğiz, eyvah diyerek panik halinde otele geri döndük. Alaçatı'da oteller sadece konaklama ve kahvaltı olarak çalışıyor. Yani öğle ve akşam yemeklerini dışarıda yemek durumundasınız. Eee bizim için de yemek ne kadar önemli tahmin edersiniz :) Resepsiyondaki sevgili Hüseyin'e derdimizi anlatınca, o güleryüzüyle ve sakinliğiyle bizi de sakinleştirdi. Yemek yiyebileceğimiz yerleri anlattı. Yükselmiş morallerle tekrar çıktık. Daha bir alıcı gözüyle baktık etrafımıza. Ve yine bomboş olan bir restauranta girip yemeklerimizi ısmarladık. Ve muhteşem bir yemek yiyince keyfimiz tamamen  yerine geldi. İyi ki gelmişiz demeye başladık ve tatilimiz boyunca da Alaçatı'da olmaktan çok keyif aldık.


Ertesi sabah kalktığımızda mükemmel bir kahvaltı bizi bekliyordu. Ama gelin görün ki ben koskoca 8 gün boyunca bir gün olsun akıl edip de kahvaltıda makinemi yanıma almamışım. Oysa sevgili Hayriye'nin elinden çıkmış, minicik çiçeklerle süslenmiş omletlerin fotoğrafını çekmeyi ne kadar isterdim. Hele İncirli Ev' in babası Osman Bey' in güneşte kurutarak özel olarak hazırladığı birbirinden lezzetli onlarca çeşit reçele ne demeliydi? Ne yapalım bir dahaki sefere diyelim :) Neyse ki kahvaltıdan sonra karnım doyup keyfim iyice yerine geldikten sonra bir kaç fotoğraf çekmeyi akıl edebilmişim...



Alaçatı'nın her köşesi ayrı güzel...




Yılbaşında ise kardeşim ve eşinin de bize katılmasıyla iyice keyiflendik. Bize özel hazırlanmış sofrada keyifle lezzetli yemeklerimizi yerken, kırmızı şaraplarımızı yudumladık. Ana yemeğin yanında sunulan İncirli Ev'in annesi Sabahat Hanım'ın hazırlamış olduğu yeşil domates ve elmalı chutney o kadar güzeldi ki ben kendimi kaybedip koskoca tabağın neredeyse hepsini tek başıma yedim. Sonunda midem yanmaya başlayınca içindeki sirke miktarının hiç de az olmadığını anladım. Ayrıca chutneyin et yemeklerinin yanında sos olarak yenilmesi gerektiğini, ana yemek gibi sınırsızca yenilemeyeceğini de tecrübeyle öğrenmiş oldum. Bunca güzel yemek sonunda eşimin tavsiyesiyle koca bir kap yoğurt yiyerek bir de maskara oldum :)  Neyse ki yoğurt sayesinde midem kendine geldi de 2010'u keyifle bir şekilde karşıladık. Ayrıca Sabahat Hanım'a buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Bana gelirken koca bir kavanoz chutney hediye etti.  Bu sefer daha az yemeye çalışacağım ama başarır mıyım bilmiyorum çünkü harika bir lezzet :)




Sonuç olarak biz Alaçatı'yı ve İncirli Ev'i çok sevdik. Umarım bir gün tekrar gitme şansımız olur. Ama gidersek kesinlikle sezon dışı gideriz çünkü yılbaşı gecesi  o kadar kalabalıktı ki sokaklarda yürümekte zorlandık. Herkesin tatil anlayışı farklıdır. Bize göre tatil kafa dinleyip, yenilenebileceğimiz bir fırsat. Bu yüzden tatillerimizi aksiyon yaşamak yerine genelde sakin geçiriyoruz :)


2010'a sağlıklı ve mutlu girdiğimize çok seviniyorum. İnanıyorum ki yeni yıla nasıl girerseniz yılınız da öyle geçiyor. Yeni bir başlangıç yapabildiğimiz için çok mutluyum. Bu yıl ne istiyorsak hepsine kavuşalım, sağlıklı, neşeli, bol paralı, bol sporlu, bol yemekli, bol kahkahalı bir yıl olsun bu yıl ...



8.01.2010

Lavaşta Sebzeli Köfte



Herkesin yeni yılını kutluyorum. Umarım bu yıl bütün hayallerinize ulaşacağınız, çok güzel bir yıl olur. Biz bu sene yeni yılı Alaçatı'da karşıladık. Çok ama çok güzel bir tatildi. 2010'a sağlıkla, huzurla ve mutlulukla girdik. Bizim için pek de kolay geçmeyen 2009'a bye bye yaptık.

Yakında Alaçatı'yla ilgili yazılar da gelecek. Ama önce dün akşam bir anda ortaya çıkan bu köfte tarifinden bahsedeyim. Sebze çorbasından arta kalmış sebzeler... Buzluktaki kıyma... Minik köfteler yapıp çorbaya mı atsam? Yoksa minik köfteler yapıp ayrı servis mi yapsam? Yoksa elimdeki sebzeleri değerlendirip yeni bir şeyler mi denesem? Aklımda bu fikirler uçuşurken sebzeleri minik minik doğramaya başlamıştım bile. Biraz kereviz, biraz havuç, biraz kabak, maydanoz, patates olsaydı iyiydi ama hepsini çorbaya koymuşum. Tatil sonrası ev tam takır kuru bakır. Haftasonu alışverişe gitmek lazım. Neyse patatesi de bir dahaki sefere koyarız diyerek bir kuru soğanı da rendeledim. Evde galeta unu da kalmamış ee ne yapalım irmik koyalım. İnce irmiğim var bu iyi. Biraz süt ekleyelim yumuşak olsun. Üzerine mikrodalgada şipşak çözdürülmüş kıymayı ekleyelim. Baharatları ekleyelim. Tuz, karabiber, kimyon, biraz da kekik. Fırın tepsisine yayayım kolay olsun. Biraz dinlensin buzdolabında. Sonra fırına atalım bir güzel pişsin. Köfte macerasının sonu: mutlu bir eş, gururlu bir Beyza :)

Bu köfte tarifi sebze yemeyen çocuklara için çok uygun diye düşünüyorum. Eğer sebzeler çok farkedilmesin diyorsanız hepsini rendeleyebilirsiniz de. Mutfakta hoşlanmadığım şeylerden biri de sert sebzeleri rendelemek olduğundan ben doğramayı tercih ettim.

Bu köfteyi lavaş içinde servis edebileceğiniz gibi dilimleyerek de servis edebilirsiniz. Ben tarifi göz kararı yaptım ama buraya fikir olması açısından bir tarif yazacağım.

Malzemeler:

300 gr kıyma
1 kuru soğan
1/4 kereviz
1 ince havuç
1 kabak
1 küçük patates
1/2 demet maydanoz
2 yemek kaşığı süt
2-3 yemek kaşığı irmik ya da galeta unu ya da bayat ekmek içi
tuz
karabiber
kimyon
kekik

Yapılışı:

Sebzeleri yıkayıp soyduktan sonra isteğe göre minik minik doğrayın ya da rendeleyin. Hepsini bir kaba alın. Üzerine rendelenmiş soğan, kıyma ve diğer malzemeleri ekleyin. Hepsi birbirine karışıncaya kadar yoğurun. Yağlanmış tepsiye yayın ya da köfte şekli vererek yerleştirin. Önceden ısıtılmış fırında 190 C de 30 dk kadar pişirin.

Afiyet olsun!