Yeni sayfamın ilk yazısında kışın ortasında bu güneşli fotoğraflarla içiniz açılsın istedim :)
Bu sene yaz tatilimizde bir haftalığına İtalya'ya gittik. Çok güzel yerler gördük. Çok güzel yemekler yedik. İnsanlar ne kadar stressiz bir hayat sürüyor şaşkınlık içinde izledik. Biz de ordayken onlara uyum sağladık. Sessiz, sakin, TV, internet, trafik olmadan süper bir tatil geçirdik.
Buraların stresinden ve monotonluğundan bunalınca, değişik ve kafamızı dinleyebileceğimiz, doğayla içiçe olabileceğimiz bir tatile ihtiyacımız olduğuna karar verince ben araştırmaya başladım . 2 sene önce dört günlüğüne gittiğimiz İtalya tatilinden çok güzel anılarla dönmüştük. Cinque Terre ise ilk gezimizde aklımızda olan ama zaman kalmadığı için gidemediğimiz bir bölgeydi. Bu sefer 7 günlük tatilimizin tamamını orada geçirmeye karar verdik. Bizi en çok etkileyen ve çeken bu bölgenin doğal yapısı oldu. Bütün organizasyon işlerini her zamanki gibi ben yaptım. Bu bölgeyle ilgili Türkçe pek fazla bilgi olmadığından belki gitmek isteyenlere fikir verir amacıyla tatilimizi ve izlenimlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Cinque Terre, İtalya' nın Liguria bölgesinde 5 küçük köyden oluşan ve 1997 yılından beri UNESCO' nun koruması altında ve Dünya Kültür Mirasları listesinde yer alan bir bölge.
15 km.lik sahil şeridinde bulunan köyleri çekici yapan en önemli özellikleri sarp kayalıkların üzerine kurulmuş olmaları. Cinque Terre' ye ilk yerleşim 1000 yıl öncesine dayanıyor. Bölge halkı o zamanlar geçimini tarım ve balıkçılıkla karşılıyorken şimdilerde ise turizm bölgenin en önemli geçim kaynağı.
Monterosso, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore birbirinden güzel 5 küçük köy. Köyler arasındaki yürüyüş yolları harika ama bir o kadar da yorucu. Zaman zaman 230 metre yüksekliğe kadar çıkıyorsunuz. Bazen yollar o kadar dar ki bazı bölgelerde yan dönerek geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Biz konaklamak için Vernazza' yı seçtik. İnternette yaptığım araştırmalar ve okuduğum yorumlarda Vernazza' nın köylerin en güzeli olduğu söyleniyordu. Gidince de gördük ki gerçekten de en güzel köy oydu. Otel bulmak içinse aylar öncesinden rezervasyon yapmak gerekiyormuş. Zaten Vernazza'da öyle lüks oteller filan otel yok. Genellikle pansiyonlar ve özel odalar var. 1 ay süren araştırma ve 20'den fazla yere e-mail attıktan sonra nihayet içimize sinen bir odada karar kıldık. Zaten her yer dolu olduğundan çok da fazla seçeneğimiz yoktu. Açıkçası oraya gidene kadar acaba nasıl olacak odamız diye endişelenmedim değil. Aradığım lüks değil de temiz olmasıydı. Ama şansımız varmış odamız çok güzeldi. Banyosu, deniz manzarası, küçük bir buzdolabı, hatta küçük bir de TV İtalyanca kanallar olduğundan hiç açmadık TVyi. Bundan iyisi can sağlığı diyerek odamıza yerleştik. Odanın gecelik fiyatı 70 Euro (Vernazza'ya göre normal bir fiyat).
Uçağımız Pisa Havaalanı'na indi. La Spezia' da aktarma yaparak Vernazza'ya gittik. Tren yolculuğumuz yaklaşık 1.5 saat sürdü. Oraya varmamız saat 20:00 yi bulduğundan sadece odamıza yerleşip, akşam yemeği yemeye vaktimiz oldu. Ertesi gün kalkıp kahvaltı etmek için meydana gittik. Vernazza sadece bir ana sokaktan oluşuyor. Bu sokaktan merdivenler yardımıyla diğer dar sokaklara ulaşıyorsunuz. Yani baya bir merdiven çıkmak gerekiyor evlere ulaşmak için. Ama eğer merdiven çıkamam diyorsanız meydanda kalınabilecek odalar da var. İtalyan'larda kahvaltı kültürü bizimki gibi olmadığından zaten çok fazla çeşit olmadığını biliyorduk. Güzel bir cafe bulup mozarellalı domatesli foccacia ve cappucinolarımızı ısmarladık. Başka çok da fazla seçenek olmadığından bu kahvaltıyı sanırım 4 ya da 5 gün aynı şekilde ettik. Sonlara doğru ben mozarella görmek istemiyordum artık :) Aralarda da değişiklik olsun diye croissant yedik. Türk kahvaltısının yerini hiç birşey tutamaz birkez daha anladık.
Kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Hava kapalı ve çok sıcak olmadığından yürüyüş için idealdi. Amacımız Vernazza - Corniglia yolunu yürümekti. Yol 4 km. idi ve yaklaşık 2 saat sürdü. Bu yolda 227 metreye kadar çıktık. Yol zaman zaman çok dikti ve biz çok da sportif olmadığımızdan sık sık mola vermek zorunda kaldık. Yürüyüş için spor ayakkabı ve rahat kıyafetlerinizin olması şart. Şapka da sizi güneşten koruyacaktır. Tabii bir de suyu unutmamak gerekli.
Yukarıdaki fotoğrafta Vernazza' nın Cornigla yolundan görünüşü ve yollardaki kayalardan oyulmuş merdivenleri görüyorsunuz. Yola devam ettikçe bu merdivenlerin çok daha dik olanlarıyla karşılaştık. Tabii zorlu bölümlerde fotoğraf çekmeye fırsatım olmadı. Corniglia'ya vardığımızda yorgun ve acıkmıştık. Corniglia köyler arasında sahili olmayan tek köy. Tamamen tepeye kurulmuş ve köylerin en sessizi. Hemen yemek yemek için bir yer aramaya koyulduk ama hiç bir yeri gözümüze kestiremeyince, bir cafeden bruscetta ve focaccia alarak bir parkta yedik.
Corniglia' dan trene binerek Manarola' ya 2-3 dakikada ulaştık. Orada da bir cafeye oturup sahane bir deniz manzarası karşısında kahvelerimizi içtik. İyice dinlendikten sonra Riamaggiore'ye yürümek üzere yola çıktık. Ünlü aşıklar yolundan (Via dell' Amore) yürüdük. Bu yol tamamen betonla kaplanmıştı ve yürümesi çok kolaydı. 15-20 dk. da Riamaggiore'ye ulaştık. Riamaggiore bize çok basık ve havasız geldi. Çok ufak bir sahili vardı orda çok fazla kalmadan trene binip Vernazza'ya döndük.
Ertesi gün güneşli bir gündü. Bir önceki güne göre de oldukça sıcaktı. Bugün de Vernazza - Monterosso yolunu yürümekti amacımız. Yolun uzunluğu 5 km. idi. Yol uzunluğu gözümüzü pek korkutmamıştı ama yürümeye başlayınca bir önceki gün yürüdüğümüz yoldan daha zorlu olduğunu gördük. Ayrıca güneş de olduğundan bizi daha da yordu. Zaman zaman iki ayağımızın sığmadığı kayalara sürünüp de geçmek zorunda kaldığımız yerler vardı. Neyse ki uçurum kenarı filan değildi yani tehlikeli bir durum yoktu. Monterosso diğer köylerden daha büyük ve daha farklı. Diğer köylerin dokusu yok Monterosso'da. Turistlerin en çok kaldığı köy burası. Bol bol otel var, sahili var. Ama yine de birşeyler eksik bence.
3. gün de gezme aktivitelerimize devam ettik. Benim ısrarlarımla Sestri Levante'ye gitmeye karar verdik. Oradaki meşhur sessizlik koyunu (La Baia del Silenzio) görmek istiyordum ben. Ancak gidince biraz hayal kırıklığına uğradık. Sestri Levante turistik bir sahil kasabası ve bence pek de özelliği olmayan bir yer. Sessizlik koyu da sessiz, havasız, boğucu bir koy, orayı da pek tutmadım :) Buralarda pek birşey bulamayınca Portofino'ya doğru gitmek üzere yola çıktık. Portofino küçücük bir koyu olan bir yarımada. Limanıyla ünlü ve aşırı pahalı bir yer. O küçücük yerde bütün ünlü markaların mağazaları vardı şaşırım kaldım :) Koca koca yatlar limanda sessiz sessiz duruyorlardı. Ah bir yatım olsaaa la lalalalaaa diyerek iç geçirdim.
Tatilimizin geri kalan 3 gününü de Vernazza'da dinlenerek geçirdik. Kayalardan denize girdik. Kafamızı boşalltık, ruhumuzu dinlendirdik, midemizi şenlendirdik. Yeri gelmişken söylemeliyim Vernazza'daki hemen hemen bütün restaurantları denedik, yemekler birbirinden güzeldi. Fiyatlar ise çok da uygun sayılmazdı. Akşam yemekleri için kişi başı en az 30 Euro ödedik ama her kuruşuna değerdi :)
Eee tabii herşey bu kadar mükemmel olamazdı. Dönüş maceramızı anlatmadan olmaz. Dönüşümüz için tren biletimizi bir gün öncesinden almıştık. Herşey gayet normaldi. Sabah kalktık, toparlandık. Odamızı boşalltık ve kahvaltı etmeye gittik. Trenimize daha vakit olduğundan 1.5 saat kadar da bir cafede oyalandık. Sonra sakin sakin tren istasyonuna gittik. Ekrana bakıyoruz trenlerin yanında bir takım işaretler. Eşim dedi bu işte bir iş var. Sormaya gitti. Veee bombaaa!!! Trenler grevdeymiş. Bu İtalyan demiryolları böyle kafalarına göre, habersiz mabersiz grev yaparlarmış arada. Bütün gün tren filan yokmuş. Biz kaldık mı öylece. Köyde araba yok, otobüs yok, taksi yok. Nasıl gideriz, uçak kacacak derken hemen odamızın sahiplerine gittik. Sağolsunlar çok ilgilendiler. Yakın bir şehirden taksi çağırıldı tabii taksi parası neredeyse bizim uçak parasına eşit, napalım dedik, uçağı kaçırmaktan iyidir. Taksimizi beklerken, baktık bizim gibi genç Rus bir çift. Hemen onlara sorduk, taksi parasını bölüşücez ya :) Şansımız varmış ki aynı yere gidiyormuşuz. Hep birlikte taksiye doluşarak hava alanına gittik. Trenle gitseydik vereceğimiz paranın 13 katını vererek havaalanına ulaştık. Bu da bize İtalya'nın güzel bir hediyesi oldu. :)
3 yorum:
Yorum Gönder