17.01.2010

Alaçatı, İncirli Ev ve Yeni Yıl

Kasım ayının sonlarına gelmiş olmamıza rağmen hala yılbaşında ne yapacağımıza karar verememiştik. 2009 bizim için oldukça yorucu bir yıl olduğundan kafamızı dinleyebileceğimiz, sakin ve huzurlu bir tatildi gönlümüzden geçen. Bir akşam eşim ortaya Alaçatı fikrini attı. Aslında Alaçatı'ya gitmeyi yazın düşünüp vazgeçmiştik. Alaçatı için ön araştırmayı yapmıştım yani. Aklımda bir otel de olunca iki gün içinde uçak bileti ve kalacağımız yeri ayarlamıştık bile. Hani bazı tatillerin yeri başkadır ya işte bu tatil de bizim için öyleydi. Alaçatı ve İncirli Ev deyince huzur, dinginlik, muhteşem kahvaltılar, güler yüzler, hoş sohbetler, güneşli günler ve damla sakızlı herşey gelecek aklıma...


Aralık ayının son haftası gittik Alaçatı'ya. İzmir'den bindiğimiz otobüs bizi Belediye binasının önünde indirdi. İlk tepkimiz ufak bir şok ve aman Allahım biz nereye geldik oldu. Çünkü sokaklar tahmin ettiğimizden daha da boştu. Bavullarımızı tekerleye tekerleye kalacağımız otel olan İncirli Ev'e vardık. Otel tam da tahmin ettiğimiz gibiydi.  Güleryüzle karşılandık. Kocaman ve zevkle döşenmiş odamızda kendimizi evimizde kadar rahat hissedeceğimizi hemen anladık. Eşyalarımızı bırakıp büyük bir heyecanla meydana indik. Sezon olmadığından bir de hafta içi olduğundan sokaklar bomboş ve restauranların büyük kısmı kapalıydı (haftasonu daha fazla seçenek varmış meğer). Biz nerede yemek yiyeceğiz, eyvah diyerek panik halinde otele geri döndük. Alaçatı'da oteller sadece konaklama ve kahvaltı olarak çalışıyor. Yani öğle ve akşam yemeklerini dışarıda yemek durumundasınız. Eee bizim için de yemek ne kadar önemli tahmin edersiniz :) Resepsiyondaki sevgili Hüseyin'e derdimizi anlatınca, o güleryüzüyle ve sakinliğiyle bizi de sakinleştirdi. Yemek yiyebileceğimiz yerleri anlattı. Yükselmiş morallerle tekrar çıktık. Daha bir alıcı gözüyle baktık etrafımıza. Ve yine bomboş olan bir restauranta girip yemeklerimizi ısmarladık. Ve muhteşem bir yemek yiyince keyfimiz tamamen  yerine geldi. İyi ki gelmişiz demeye başladık ve tatilimiz boyunca da Alaçatı'da olmaktan çok keyif aldık.


Ertesi sabah kalktığımızda mükemmel bir kahvaltı bizi bekliyordu. Ama gelin görün ki ben koskoca 8 gün boyunca bir gün olsun akıl edip de kahvaltıda makinemi yanıma almamışım. Oysa sevgili Hayriye'nin elinden çıkmış, minicik çiçeklerle süslenmiş omletlerin fotoğrafını çekmeyi ne kadar isterdim. Hele İncirli Ev' in babası Osman Bey' in güneşte kurutarak özel olarak hazırladığı birbirinden lezzetli onlarca çeşit reçele ne demeliydi? Ne yapalım bir dahaki sefere diyelim :) Neyse ki kahvaltıdan sonra karnım doyup keyfim iyice yerine geldikten sonra bir kaç fotoğraf çekmeyi akıl edebilmişim...



Alaçatı'nın her köşesi ayrı güzel...




Yılbaşında ise kardeşim ve eşinin de bize katılmasıyla iyice keyiflendik. Bize özel hazırlanmış sofrada keyifle lezzetli yemeklerimizi yerken, kırmızı şaraplarımızı yudumladık. Ana yemeğin yanında sunulan İncirli Ev'in annesi Sabahat Hanım'ın hazırlamış olduğu yeşil domates ve elmalı chutney o kadar güzeldi ki ben kendimi kaybedip koskoca tabağın neredeyse hepsini tek başıma yedim. Sonunda midem yanmaya başlayınca içindeki sirke miktarının hiç de az olmadığını anladım. Ayrıca chutneyin et yemeklerinin yanında sos olarak yenilmesi gerektiğini, ana yemek gibi sınırsızca yenilemeyeceğini de tecrübeyle öğrenmiş oldum. Bunca güzel yemek sonunda eşimin tavsiyesiyle koca bir kap yoğurt yiyerek bir de maskara oldum :)  Neyse ki yoğurt sayesinde midem kendine geldi de 2010'u keyifle bir şekilde karşıladık. Ayrıca Sabahat Hanım'a buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Bana gelirken koca bir kavanoz chutney hediye etti.  Bu sefer daha az yemeye çalışacağım ama başarır mıyım bilmiyorum çünkü harika bir lezzet :)




Sonuç olarak biz Alaçatı'yı ve İncirli Ev'i çok sevdik. Umarım bir gün tekrar gitme şansımız olur. Ama gidersek kesinlikle sezon dışı gideriz çünkü yılbaşı gecesi  o kadar kalabalıktı ki sokaklarda yürümekte zorlandık. Herkesin tatil anlayışı farklıdır. Bize göre tatil kafa dinleyip, yenilenebileceğimiz bir fırsat. Bu yüzden tatillerimizi aksiyon yaşamak yerine genelde sakin geçiriyoruz :)


2010'a sağlıklı ve mutlu girdiğimize çok seviniyorum. İnanıyorum ki yeni yıla nasıl girerseniz yılınız da öyle geçiyor. Yeni bir başlangıç yapabildiğimiz için çok mutluyum. Bu yıl ne istiyorsak hepsine kavuşalım, sağlıklı, neşeli, bol paralı, bol sporlu, bol yemekli, bol kahkahalı bir yıl olsun bu yıl ...